Türkiye'nin Elektrik Üretimindeki Dışa Bağımlılığının Rüzgar ve Güneş Enerjisi

Türkiye 2030'a kadar rüzgar ve güneş enerjisinde yapacağı atılımla elektrik üretimindeki dışa bağımlılığını yarıya indirebilir. 2021’de elektriğinin yüzde 50'sini ithal kömür ve doğal gazla üreten Türkiye, 8 yıl içinde bu oranı yüzde 25'in altına düşürebilir. Bunun için 2030'a kadar rüzgar enerjisinde her yıl 2,5 gigavat, güneş enerjisinde 4 gigavat kapasite artışına ihtiyaç duyuluyor


 
Türkiye'nin elektrik üretimindeki dışa bağımlılığının rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin artırılmasıyla 2030'a kadar yüzde 50'den yüzde 25'in altına indirilebileceği hesaplandı.
 
Düşünce kuruluşu Ember'in Türkiye'ye ilişkin analizinde, Türkiye'nin geçen yıl Paris Anlaşması'na taraf olarak 2053'e kadar net sıfır emisyon hedefi belirlediği ve bu hedefe uygun şekilde yeni bir enerji planı açıklayacağına yer verildi.
 
Yeni enerji planında belirlenecek rüzgar ve güneş enerjisi hedeflerinin ülkenin karbonsuzlaşmasının yanı sıra enerji bağımsızlığını da sağlayabileceği belirtilen analizde, özellikle güneş enerjisinin enerji bağımsızlığına giden yolda hayati bir yer tutacağına işaret edildi.
 
Analize göre, Türkiye 2030'a kadar rüzgar ve güneş enerjisinde yapacağı atılımla elektrik üretimindeki dışa bağımlılığını yarıya indirebilir. Geçen yıl elektriğinin yüzde 50'sini ithal kömür ve doğal gazla üreten Türkiye, 8 yıl içinde bu oranı yüzde 25'in altına indirebilir.
 
GÜNEŞTE 40, RÜZGARDA 30 GİGAVAT KAPASİTE İHTİYACI
 
İthal fosil yakıtların elektrik üretimindeki payını yarıya indirmek için hali hazırda 8,8 gigavat seviyesinde olan güneş enerjisi kapasitesinin 2030'a kadar her yıl ortalama 4 gigavatlık kapasite eklenerek 40 gigavata ulaşması gerekiyor. Son yıllarda her yıl yaklaşık 1 gigavatlık güneş enerjisi kapasitesi devreye alınırken, Türkiye'nin yerli panel üretim kapasitesi bunun 8 katı seviyesine ulaştı.
 
Mevcut kapasitesi 11 gigavat seviyesinde olan rüzgar enerjisinde ise 2030'a kadar kapasitenin en az 30 gigavata çıkmasına ihtiyaç var. Bu kapasitenin gerçekleştirilebilmesi için her yıl 2,5 gigavatlık rüzgar santrali kurulumuna gereksinim var. Türkiye'de ise her yıl yaklaşık 1 gigavat rüzgar enerjisi kapasitesi devreye alınıyor.
 
Bu hedeflere ulaşılmasıyla, rüzgar ve güneş enerjisi 2030'a kadar toplam elektrik üretiminde yüzde 34-38'lik paya erişebilir. Geçen yıl rüzgar ve güneşin Türkiye'nin elektrik üretimindeki payı yüzde 13,6 seviyesindeydi.
 
Güneş enerjisi ucuz ve ülkedeki potansiyelinin yüksek olmasının yanında başka avantajlara da sahip. Güneş enerjisinden elektrik üretimi, artan klima kullanımı nedeniyle yaz aylarında zirve yapan elektrik tüketim profiline uyum sağlarken, kurak mevsimlerde hidroelektrikten elektrik üretimindeki açığı da telafi edebilir.
 
Güneş enerjisi, yazın elektrik üretiminde kullanılarak barajlı hidroelektrik santrallerinin kış aylarında değerlendirilmesini ve doğal gaz santrallerine olan ihtiyaç ve gaz tüketiminin azaltılmasını sağlayabilir. Böylece, kışın en soğuk dönemlerinde artan doğal gaz talebi daha kolay karşılama imkanı doğabilir.
 
Ember'in Türkiye, Ukrayna ve Batı Balkanlardan Sorumlu Bölge Lideri Ufuk Alparslan, analize ilişkin değerlendirmesinde, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlara bağımlı olmanın ne kadar riskli ve güvenilmez olduğunun son aylarda dünyada yaşanan gelişmelerle iyice ortaya çıktığına dikkat çekerek, "Buna karşı çözüm, ucuz ve temiz enerji kaynakları rüzgar ve güneş. Rüzgar ve güneş önümüzdeki yıllarda Türkiye gibi enerji kaynakları kısıtlı olan ülkelerin enerjide bağımsızlıklarını sağlamasında öncü rol oynayacak." değerlendirmesinde bulundu.